Kariyer ve Well-being (İyilik Hali) Kavşağı: Çalışanların Uzun Vadeli Başarısında Zihinsel ve Fiziksel Sağlığın Rolü
Bu metin, iyilik hâlinin (well-being) temel boyutlarını açıklayarak, çalışanların psikolojik ve sosyal durumlarının kariyer süreçleriyle nasıl etkileşim halinde işlediğini ele almaktadır. Kariyer gelişimi ile iyilik hâli arasındaki karşılıklı etkileşim kuramsal bir çerçevede incelenmiş ve bu ilişkinin uzun vadeli etkilerini ortaya koyan bilimsel araştırmalara yer verilmiştir. Böylece hem bireysel düzeyde hem de örgütsel bağlamda well-being’in neden stratejik bir öneme sahip olduğu ortaya konmuştur.
Well-being: Kavramsal Çerçeve ve Kapsamı
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) açıklamalarına göre iyilik hâli, bireyler ve toplumlar tarafından deneyimlenen olumlu bir durumdur. İyilik hâlini sadece kişisel bir duygu olarak değil, aynı zamanda toplumsal bir refah durumu olarak ele alabiliriz. Kişinin yaşamını genel bir bütün olarak nasıl değerlendirdiği, yaşamdan aldığı doyumu, hayatın anlamlı olup olmadığı ve kendini ne ölçüde gerçekleştirdiği iyilik hâlinin temel bileşenlerindendir. İyilik hâli, öznel iyilik hâli ve işlevsel iyilik hâli olmak üzere iki alt boyuttan oluşmaktadır. Öznel iyilik hâli, bireyin yaşamına dair içsel değerlendirmelerini ve duygusal deneyimlerini ifade eder. Duygusal denge, pozitif duyguların (mutluluk, huzur, keyif) negatif duygulardan (kaygı, stres, öfke, depresyon) daha baskın olmasıyla ilgilidir ve bireyin günlük duygu durumunu doğrudan etkiler. Yaşam memnuniyeti, kişinin yaşamını bir bütün olarak olumlu değerlendirmesi anlamına gelir; birey yaşam standartlarından, ilişkilerinden ve genel yöneliminden tatmin duyuyorsa öznel iyilik hâli yüksektir.
Psikolojik iyilik hâli, bireyin yaşamda ne ölçüde işlevsel olduğunu, günlük gerekliliklerle başa çıkma, ilişkilerini sürdürme, karar verme ve yaşamını yönlendirme kapasitesini ifade eder. Özerklik, kişinin kendi değerleri doğrultusunda karar alabilmesi ve dış baskılar karşısında psikolojik bağımsızlığını koruyabilmesiyle ilgilidir. Çevresel hâkimiyet, bireyin yaşam koşullarını düzenleyebilmesi, sorunlarla başa çıkabilmesi ve çevresini etkin bir şekilde yönetebilmesini ifade eder. Olumlu ilişkiler, güven, yakınlık ve karşılıklı destek içeren sağlıklı sosyal bağların kurulmasını kapsar. Yaşam amacı, bireyin hayatına yön veren hedeflere sahip olması, yaptığı şeylerde anlam bulması ve varoluşuna dair bir yön hissi taşımasıyla ilgilidir.
Kariyer ve Well-being İlişkisinin Temelleri
Kariyer gelişimi önceki zamanlarda genellikle eğitim düzeyi, mesleki yetkinlikler, iş deneyimi ve performans ölçümleri gibi somut göstergelere dayandırılırken, günümüzde bu değerlendirmelere bireyin zihinsel, duygusal ve fiziksel iyilik hâli de dâhil edilmektedir. Örgütsel psikolojinin güncel yaklaşımlarına göre sürdürülebilir bir kariyer, sadece teknik becerilere değil, aynı zamanda çalışanın psikolojik sağlamlığına, yaşamına yönelik genel memnuniyetine ve sosyal ilişkilerdeki işlevselliğine bağlıdır. Bu nedenle kariyer ile iyilik hâli arasındaki bağ, tek yönlü değil; karşılıklı etkileşime sahip dinamik bir yapı olarak görülmektedir. Kişinin kariyerindeki koşullar iyilik hâlini etkilerken, bireyin genel iyi oluş düzeyi de iş performansını, motivasyonunu, yaratıcı kapasitesini ve kuruma bağlılığını doğrudan belirlemektedir.
İyilik hâli güçlü olan çalışanlar genellikle daha dayanıklı, daha verimli, yeniliklere daha açık ve öğrenme süreçlerine daha fazla katılım gösteren bireyler hâline gelirler. Buna karşın sürekli stres altında olan, tükenmişlik yaşayan ya da işinin anlamını kaybeden bireylerde başarı çoğu zaman kısa süreli olmakta ve uzun vadede sürdürülebilirliğini kaybetmektedir. Çalışanı yalnızca performans üreten bir aktör olarak değil, desteklenmesi gereken bütünsel bir insan olarak ele almakta ve kariyer yolu tasarımlarını bu bakış açısıyla yeniden şekillendirmektedir.
Bilimsel Bulgularla: Kariyer ve Well-being Arasındaki Etki Mekanizmaları
Çalışanların psikolojik, fiziksel ve sosyal iyilik hâlinin iş performansı üzerindeki etkilerinin incelendiği bir araştırmada, well-being düzeyi yüksek çalışanların daha yüksek performans sergilediği, devamsızlık oranlarının düşük olduğu ve işten ayrılma niyetlerinin azaldığı bulgularına ulaşılmıştır. Psikolojik iyi oluş ve iş tatmininin performans üzerindeki etkilerinin ele alındığı başka bir klasik çalışmada ise psikolojik iyilik hâlinin iş performansını anlamlı ölçüde öngördüğü sonucuna varılmış; “iyi hisseden çalışanın daha üretken olduğu” yönündeki hipotez desteklenmiştir. İyilik hâlinin iş performansını hem doğrudan hem de iş tatmini ve yöneticiye güven aracılığıyla dolaylı olarak artırdığı saptanmıştır. Geniş ölçekli çalışan verilerinin analizinde ise çalışan iyilik hâlinin şirketlerin kârlılığı, sürdürülebilir performansı ve değer yaratma kapasitesiyle pozitif ilişkili olduğunu ortaya konmuştur.
Tüm araştırmalar birlikte ele alındığında, çalışanların kendilerini iyi hissetmelerinin ve psikolojik olarak desteklenmelerinin hem kariyer ilerlemesini hem de işyerinin genel başarısını güçlendirdiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle iyilik hâlinin korunması hem çalışanlar hem de kurumlar için uzun vadede kritik bir önem taşır.
Kaynakça
https://www.who.int/activities/promoting-well-being?utm_source=
https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC10049282/
https://sonjalyubomirsky.com/wp-content/uploads/2024/03/Walsh-Boz-Lyubomirsky-2023.pdf?utm_source=
https://www.researchgate.net/publication/395468810_Employee_Well-Being_and_Employee_Job_Performance
https://www.researchgate.net/publication/12655756_Psychological_well-being_and_job_satisfaction_as_predictors_of_job_performance?utm_source=
https://wellbeing.hmc.ox.ac.uk/wp-content/uploads/2023/11/2304-WP-Workplace-Wellbeing-and-Firm-Performance-DOI-2024.pdf?utm_source=
https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC11352056/?utm_source=