Markayı İçeriden Büyütmek: Çalışan İlişkilerinin Dışa Yansıyan Etkisi
Bir şirketin en güçlü marka elçilerinin, en büyük reklam bütçeleri ya da en yaratıcı pazarlama kampanyaları değil; her gün o şirketin kültürünü yaşayan çalışanları olarak karşımıza çıktığını söylersek yanılmış olmayız. İşveren markasının dışarıya nasıl yansıdığı, büyük oranda içeride yaratılan deneyimlere, yaşatılan hislere ve kurulan bağlara dayanır. Bu nedenle çalışanları “iç müşteri” olarak görmek artık sadece modern bir yaklaşım değil, sürdürülebilir bir yetenek stratejisinin temelini oluşturur.
Çalışanların işyerinde yaşadığı her deneyim; bir toplantıdaki iletişim, bir yöneticinin yaklaşımı, bir başarı anının nasıl kutlandığı, şirketin dışındaki potansiyel adaylara görünmez bir etki olarak yansır. Çünkü çalışanlar ayrıca sosyal medya ve LinkedIn’de paylaşım yapan, arkadaşlarıyla sohbet eden, kültürü dışarı taşıyan birer deneyim aktarıcılarıdır. Gallup’un araştırma raporuna göre çalışan deneyimi yüksek şirketlerde çalışanların şirketi tavsiye etme oranını arttığı gözlenmektedir.
Bu sebeple içerideki memnuniyet, dışarıdaki algının en gerçek belirleyicisidir.
Güçlü Bir İç Bağ Kurmanın Dışa Yansıyan Otantik Etkisi
Günümüzde potansiyel adaylar şirketlerin kariyer sayfalarından çok, çalışanların gerçek deneyimlerine güveniyor. Tam da bu nedenle içeride kurulan bağın dışarıdaki etkisi sanılandan çok daha güçlü bir şekilde karşımıza çıkıyor.
1) Marka Elçiliği Oluşturur
İç müşteriler tarafında yaratılan gerçek memnuniyet pazarlanabilen ya da satın alınabilen bir olgu değildir ancak yaşanır ve yaşatılır.Çalışanlar şirketlerinde değer gördüğünde bunu doğal bir refleksle dış dünya ile de paylaşırlar. Bu noktada yapılan paylaşımlar kendiliğinden ortaya çıkan marka elçilerine dönüşür. Bunu destekleyen bir çalışma olarak Google’da yapılan bir iç araştırmada, çalışanların gönüllü olarak yaptığı pozitif sosyal medya paylaşımlarının işveren markası algısını reklam kampanyalarından daha etkili biçimde yükselttiği görülmüştür.
2) Adaylarda Güven Duvarını Kaldırır
Dışarıdan bakıldığında adaylara en güven veren şey, şirketin kendi çalışanlarının sahici ve tutarlı mesajlarıdır çünkü potansiyel adaylar reklamlara değil, yaşanmış gerçek deneyimlere ve hikayelere inanmayı seçer. İç müşteri memnuniyeti yüksek olan şirketler bu güveni hiç çaba harcamadan kendiliğinden yaratır. Bir çalışanın dışarıya “Ben burada iyiyim” diyebilmesi, o şirketin en sağlam referansını oluşturur.
Bu noktada Glassdoor verileri de bize adayların %86’sının bir şirkete başvurmadan önce çalışan yorumlarını incelediğini gösteriyor.
3) İşveren Markasını İnsani Bir Çerçevede Konumlandırır
Birçok aday önce şirketin misyonunu bakar; ama kararını, çalışanların gerçek deneyimlerine bakarak verir. Çünkü şirket kültürünü en doğru anlatan şey; çalışanların yüzündeki ifade, konuşmalarındaki samimiyet ve paylaşımlarındaki uyumdur. İç müşterilerle güçlü bir bağ kurmak, şirketi yalnızca iyi bir iş yeri değil, aynı zamanda çalışanlara kendilerini iyi hissettiren bir topluluk olarak konumlandırır.
4) Kültürün Dışarıya Taşınmasını Kolaylaştırır
Kültür yazılı kurallardan oluşan bir olgu değildir; gün içinde pek çok davranışla kendini belli eder. Bu davranışların tutarlılığı, şirketin dışarıda nasıl göründüğünü fark ettirmeden şekillendirir. Örneğin bazı şirketlerde toplantıların 10 dakikadan uzun sürmemesi kültürün bir parçası hâline gelmiştir; bu uygulama yeni çalışanlarda bile hızla benimsenen görünmez bir norm oluşturur.
İçeride güçlü bağların olduğu bir ortamda kültür, bir slogan olarak değil, bir davranış biçimi olarak yaşanır, paylaşıldıkça büyür; büyüdükçe de dışarıdan bakan kişinin merak ve güven duygusunu tetikler.
İç Müşterilerle Güçlü Bir Bağ Kurmak Nasıl Mümkün Olur?
1) Güven ve Şeffaflık Temelli Bir İç İletişim
Çalışanlar ancak şeffaf, bilgiye erişimin açık olduğu, kararların tutarlı şekilde paylaşıldığı, yöneticilerin ulaşılabilir olduğu ortamlarda kendilerini güvende hisseder. Güven duygusu güçlendikçe, çalışanların şirkete dair paylaşımları da doğal olarak daha pozitif ve sahiplenici hâle gelir.
2) Mikro Anlara Verilen Değer
Bir çalışanın kendi içinde yaşadığı küçük bir mutluluk anı bile dışarıdaki algıyı şekillendirir. Beklenmedik anda gelen içten bir teşekkür, doğru zamanda verilen takdir, özel günlerine verilen değer, bir yöneticinin sadece kendisini dinlemek için ayırdığı beş dakika gibi küçük jestler, içerideki güveni büyütürken; dışarıya ise güçlü bir hikâye olarak yansır.
3) Gelişim Odaklı Bir Çalışma Deneyimi
Potansiyel adaylar artık yalnızca para kazanabilecekleri bir yer değil; gelişebilecekleri de bir yer arıyorlar. Özellikle eğitim, mentorluk, gelişim fırsatları ve ulaşılabilir kariyer yolları, çalışanlarda hem bağlılık hem de gurur duygusu yaratıyor. LinkedIn Workplace Learning raporuna göre gelişim fırsatlarının güçlü olduğu şirketlerde çalışan bağlılığının daha yüksek olduğu görülüyor ve çalıştıkları şirketten gurur duyan çalışanlar da bunu her fırsatta dile getirmekten çekinmiyor.
4) Psikolojik Güvenin Olduğu Bir Yönetim Yaklaşımı
Hata yapmanın utanç değil öğrenme fırsatı olduğu, kimsenin fikrini söylerken sesinin titremediği bir ortamda insanlar yalnızca iş yapmıyor, kültürü de sahipleniyor ve bunu kendi çevresine doğal bir şekilde aktarıyor.
Çalışanlar ile kurulan güçlü bağ yalnızca pozitif algı yaratmıyor; aynı zamanda yetenekleri çeken görünmez bir mıknatıs görevi görüyor.