İŞ BAŞVURULARINDA AYRIMCILIĞA MI UĞRADINIZ?
Türkiye’de işletmeler içerisinde her ne kadar personel yönetimi tabelaları kalkıp yerine insan kaynakları birimleri oluştu denilse de, zihinlerde hala geleneksel yöntemlerin uygulandığını, en basitinden mülakatların kalitesizliğinden anlayabiliriz. Mülakatların kalitesiz oluşunun birçok alt nedeni bulunmakta. Fakat içlerinde öyle bir konu var ki, bu durum maalesef işin profesyonelliğinden oldukça uzakta yer alıyor.
Günümüz koşullarında işsizlik sayısının ve ekonomik sorunlarının hızla artmasıyla beraber kişilerin kendilerine uygun doğru iş ve işyerini bulma tercihini bir kenara bırakın, bundan faydalanan birçok işverenin nitelikli insanları çok komik ücretlere çalıştırdığı bir gerçektir. Tabi bu olumsuzlukların bir de gençler tarafı var. Ciddi bir emek verip üniversite(ler) okumuş, dil eğitimleri almış, mezun olmuş, kendisini geliştirmek adına çeşitli eğitim programlarına gitmiş, güzel güzel CV’ler hazırlayıp tüm yetkinliklerini yazmış yeni mezunlar… Bunca çilenin karşılığında, mülakata girdiklerinde ise karşılarında ego şişkini kurum temsilcileri. Hiçbir ahlaka, kurumsallığa uymayan onlarca soru. Veya olumlu geçen bir mülakat sürecinden sonra ne hukuka ne de vicdana uyan olumsuz geri bildirimler… Evet, buraya kadar ne mi demek istedim? Hani iş görüşmelerinde kadınlara, erkeklere veya gençlere sorulan abuk sabuk bazı sorular vardır ya. “evlenmeyi düşünüyor musun”, “yakın zamanda çocuk planınız var mı?”, “hamile misiniz?”, “Bu iş erkek işi, siz yapabilir misiniz?” hatta bu durumu abartıp sözleşmeye döken ruh hastalarına bile tanık olduk. “Bir yıl çocuk yapmama garantisi”! Bunların yanında; “Cumaya gider misiniz?”, “Oruç tutar mısınız?”, “Sizi işe alsak şu partiye üye olur musunuz?”,” “Bu iş erkek işi, siz yapabilir misiniz?”, “Sizce kadından yönetici olur mu?”, ”Kadın yönetici ile çalışabilir misiniz?” gibi. Bunların yanı sıra mezhep, sendika üyeliği, cinsel tercih ve yaşamına ilişkin birçok konuda yine ayrımcılık soruları sorulmaktadır.
Bazı firmalar ise bu gayri ahlaki ve etik dışı ayrımcılık sorularını bizzat sormasa da teklif aşamasında veya mülakat sürecinin sonunda adayları eleyebiliyorlar. Örneğin; “mülakat sürecinin başında yeni gebe olan ve bu durumu görüşmecilere bildirmeyen bir aday, iş teklifi aldıktan sonra hamileliğini söylemesi sonucunda sırf bu yüzden işe alınmaması. Veya kapalı olduğu için. Veya bilmem ne mezhebinden olduğu için. Veya şu ırktan bu milletten olduğu için. Veya küçük bir evladı olduğu için. Veya kişinin derneğe, vâkıfa, sendikaya üye olduğu için. Veya veya veya…” Kulaklarınızın pek yabancı olmadığı konular değil mi?
Bugüne kadar bu konularda bazı meslektaşlarımın yazılarını da okudum. Hatta aralarında kendini ik profesyoneli diye tanıtan kişilerin, bu konuda ki cümlelerinin arasında ayrımcılık sorularını soran işverenler için “zaman zaman haklı çıktıklarını” söyleme cüretini gösterebilirler, okursanız şaşırmayın! Bu kişiler her iki tarafa da sevimli gözükmeye çalışan, “hiçbir duruşu olmayan kişilerdir”, benim gözümde. Zaten birazda bu kişiler yüzünden işverenler veya temsilcileri bu tarz soruları sormaktan çekinmiyorlar. Onlara bu işin hukuk dışı olduğunu, çok ciddi cezalarının ve ağır yaptırımlarının olduğunu belirtseler belki de büyük bir çoğunluğu bu ayrımcılık sorularını sormaktan kaçınacaklar.
Peki, bu cezai yaptırımlar konusu tam olarak nedir? Yani böyle bir olaya maruz kalan kişilerin hakları var mıdır?
Türkiye’nin ayrımcılık ile ilgili gerek geçmişte imzalamış olduğu uluslararası sözleşmelerde gerekse özellikle son yıllarda yürürlüğe giren kanunlarda eşitlik ve ayrımcılık konuları hüküm altına alınmıştır. Bu hükümlerin en büyük dayanağı ise anayasadır.
2016 yılında yürürlüğe giren 6701 sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu’nun 6. ve 7.maddelerine göre; Bir kişiyi istihdam ederken işveren veya temsilcileri kişi aleyhine, bilgilenme, başvuru, seçim kriterleri, işe alım şartları ile çalışma ve çalışmanın sona ermesi süreçleri dâhil olmak üzere, işle ilgili süreçlerin hiçbirinde ayrımcılık yapamaz. İşe almama nedeni gebelik, annelik ve çocuk bakımı gerekçeleri olamaz. Belli bir cinsiyetin istihdamını zorunlu kılan durumlar, işe kabul ve istihdam sürecinde, hizmetin zorunlulukları nedeniyle yaş sınırlarının belirlenmesi ve uygulanması, gereklilik ve amaçla orantılı olması şartıyla yaşa dayalı farklı muamele edilemeyeceğini ve dernek, vakıf, sendika, siyasi parti ve meslek örgütlerine üye olduğu için ayrımcılık yapılamayacağına değinilmiştir.
Anayasamızın 10. maddesinde kanun önünde eşitlik ilkesine ve ayrımcılık yasaklarına yer verilmiştir. İş Kanunu’nun 5. maddesinde de Anayasa’da düzenlenmiş olan eşitlik ilkesine yer verilerek, haklı bir sebep olmaksızın ayrımcılık yapılması yasaklanmıştır. Yine uluslararası imzalanan sözleşmelerde; İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW), Birleşmiş Milletler Pekin Deklarasyonu ve Eylem Planı, Birleşmiş Milletler Her Türlü Irk Ayrımcılığının Tasfiye Edilmesine Dair Uluslararası Sözleşme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşme’leri ayrımcılık konularında oldukça önemli hükümler barınmaktadır.
Bu ihlallerin varlığı halinde kişilerin şikâyetçi olması durumunda başlatılacak inceleme sonucunda ilgili kurumlara 15 bin TL’ye kadar idari para ceza kesilebilir. Ayrıca eşitlik ilkesine aykırılık oluşturan durum varsa İş Kanunu’nun 99. Maddesinde ki idari para cezaları da eklenebilir. Kabahatler Kanunu’nda getirilen düzenlemeye göre ise, bir fiil ile birden fazla kabahatin işlenmesi halinde bu kabahatlere ilişkin tanımlarda sadece idari para cezası öngörülmüşse, en ağır idari para cezası verilir. Bunların dışında cezai yaptırımı ise Türk Ceza Kanunu’nun 122 ve 105. maddelerinde ayrımcılığa ilişkin cezai yaptırımlar öngörülmüştür. Yani vakanın durumuna göre üç aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılabilir.
Not: Tabi ki bu bahsettiğim firmalar geneli kapsamamaktadır.
Sevgiyle kalınız.
Bu Yazıyı Paylaşın
Son Yorumlar